top of page
TURGUT ŞELALESİ ve TURGUT KÖYÜ
Güncelleme tarihi : 17.04.2017
Turgut Şelalesi, orman içinden geçen bir derede, en büyüğü 4 metre yükseklikte beş ayrı mini şelaleden oluşan bir doğal güzellik. Şelale tek başına çok iddialı değil, hatta Türkiye'de isim yapmış şelalelere göre sönük bile sayılır, ama etrafındaki çam ve sığla ağaçlarından oluşan orman ile biriktiği yerlerde turkuaz rengini alan sularıyla harika bir bütün oluşturuyor. Hal böyleyken, Turgut Şelalesi ve civarı gezginlerin olduğu kadar doğa yürüyüşçüleri ve de jeep safaricilerinin oldukça ilgisini çekiyor.
Turgut Şelalesi, Turgut Köyü sınırları içinde değil, Turgut ve Bayır Köylerinin arasında bulunuyor. Marmaris merkezinden 35 km (45 dk) uzaklıkta. En iyi güzergah, Datça yolundan Hisarönü'ne saparak, Orhaniye ve Turgutköy üzerinden gitmek. Bununla birlikte Selimiye'den (11 km) veya doğu taraftan, yani Bayır Köyü'nden (9 km) de ulaşım mümkün. Yol üzerindeki tabelalar nihayetinde sizi toprak bir yola kadar getiriyor. Toprak yolda 5 dakikalık bir tırmanıştan sonra dere kenarındaki restoranın arkasında kalan otoparka park edilip geri kalan yol yaya olarak kat ediliyor. Park veya giriş için ücret talep edilmiyor. Buradaki tek cafe-restoran, gelen ziyaretçilerden birçoğunun en azından bir çay içeceğini düşünerek böyle bir güzellik yapmış sanıyoruz.
Öncelikle belirtmek gerekir ki burada ağaçlar, sarmaşıklar ve çiçekler öylesine girift ki güneş ışığı içeri ancak sızabiliyor. Güneş az, derenin suyu da buz gibi olunca, ortama doğal bir serinlik yayılıyor. Yazın yürüyüş için mükemmel bir atmosfer. Başlangıç noktasında, yani otoparkın hemen yanında dere içine hapsedilmiş alabalıkların bulunduğu mini bir gölet ve kendi halinde dolaşan ördekler dikkat çekiyor. İlk fotoğraf için güzel bir dekor. Şelaleye ulaşmak için derenin bize göre sağ tarafındaki patika yolu takip etmek gerekiyor. Bu yol içinde bulunduğu doğaya iyi bir uyum sağlayacak şekilde düzenlenmiş: zeminde taşlar, dere tarafında ahşap korkuluklar. Yürürken etraftaki çiçekler, kelebekler, yusufçuklar, sarmaşıklar, ağaçlar ve derenin turkuaz sularının oluşturduğu fonu görüp de dakikada bir fotoğraf çekmemek çok zor. Bir de güzel bir bank var ki, yorulmasanız bile istemsiz olarak oturuveriyorsunuz. Yolun bazı bölümleri derenin içinden geçiyor. Bu dekoratif olarak dizilmiş taş ve kütüklerden sekerek karşıya geçmek ise ayrı bir zevk. En büyük şelale, 4 metre yükseklikten dökülüyor demiştik. Önündeki gölcüğün derinliği de 2-3 metre kadar. Cesareti olanlar gölcükteki buz gibi suya girip yüzüyor, olmayanlar da ayaklarını sokmakla yetiniyor. Bu kadar yol teperek şelaleye gelmiş olan çılgınlar ise, "Atlamak Yasaktır!" tabelası önünde poz verircesine patır patır suya atlıyorlar. Dönüş yolu derenin diğer tarafında. Bu yolun sonuna yakın bir yerde 300 yıllık tarihi bir değirmen bulunuyor. Değirmenin hemen önünde ise dilek ağacı var.
Gelelim gülün dikenine: yaz aylarında şelale bazen o kadar kalabalık oluyor ki, kalabalıktan etrafın güzellikleri gölgede kalıyor. Arı ve sivrisinekleri de unutmamak gerek.
Turgut Köyü
Şelaleye Orhaniye tarafından geliyorsanız Turgut Köyü tabelasını geçince sağa (plaj yoluna) sapabilir ve böylece Turgut Köyü'nün içinden geçebilirsiniz. Plaja giden bu ince yol Angel's Peninsula oteline kadar götürüyor. Bu devasa otel ana yoldan geçerken görünmeyecek şekilde koyun uç tarafına inşa edilmiş. İşin magazin boyutuna girersek: bu otel, altında tonlarca gömülü altın olduğu söylenen otelin ta kendisi.
Turgut Köyü'nde muhteşem bir manzaraya sahip yaklaşık 300 metrelik bir tepede yükselen Turgut Kalesi bulunuyor. Kalenin 300 metre yakınına kadar toprak bir yoldan araçla çıkılabiliyor. Epeyce dik olan ikinci bölümü ise yürüyerek geçmek gerekiyor. Bybassos antik kentine ait olduğu sanılan kalenin duvarları kısmen yıkılmış. Kaleye çıkışın heyecan verici tarafı, Orhaniye ve Hisarönü koylarını ayaklar altına seren manzarası. [kaynak] Manzara meraklıları gelmişken kaleyi ziyaret edebilir. Köyün dikkat çeken yerlerinden biri de yaklaşık 50 m yükseklikteki kayaların üzerinde bulunan piramit şeklindeki mezar. Yüksekliği 6 m, içi de 3 metrekare olan mezarın tavanı ise kubbe şekilde. Türkiye'deki tek 'piramit mezar' olarak bilinen tarihi yapı köylüler tarafından yakın zamana kadar "Çağ Baba Türbesi" olarak biliniyor ve yatırlarda adet olduğu üzere çocuğu olmayanlar türbe önünde kurban kesip, dua ediyormuş. Neyse ki kitabesinin çözülmesinin ardından, M.Ö. 2. yüzyılda Mısırlı komutan Diagoras'ın karısı Aristomakha için yaptırdığı anıt mezar olduğu ortaya çıkmış.
bottom of page