NİMARA MAĞARASI
Güncelleme tarihi : 13.09.2017
Cennet Adası aslında ismi gibi gerçek bir ada değil, çünkü küçük bir yerden ana kara ile bağlantısı var. Dolayısıyla ada ile kara arasında kalan bir boğaz da yok. İşte bu yüzden iki kara parçasının birleştiği yerin adı "Yalancı Boğaz". Vaktiyle gece karanlığında Marmaris'e seyreden gemiler arada bir boğaz olduğunu düşünerek bu noktaya yönelir ve boğazdan geçeceğiz diye karaya otururlarmış. Bu durumu önlemek isteyen bir hayırsever ise, geceleri fener yakmak suretiyle gemileri ikaz edermiş. Bu yüzden adı Fenerci Baba olmuş. Fenerci Baba'nın mezarı hala Yalancı Boğaz'da gelenleri karşılıyor. (Galeride 3.fotoğraf)
Sağ tarafı marina, sol tarafı açık deniz olan Yalancı Boğaz'ı geçtikten ve tabelaları takip ederek yaklaşık 2 km kat ettikten sonra karşınıza "Nimara Mağarası 400m" yazan bir tabela çıkıyor. (Bu iki kilometrelik yol geçen yıla kadar aracınızla en fazla 20 km/sa hız yapabilmenize olanak veren oldukça kötü durumda bir yoldu. 2017 yılı içerisinde daha makul bir hale getirildi. Artık gönül rahatlığıyla gidebilirsiniz.) Aracınızı yol kenarına park edip geri kalan kısmı yürüyerek geçiyorsunuz (galeride 4.fotoğraf). Yolda eşek ve domuzlara ait iz ve kalıntılar görmek mümkün, ama korkulacak birşey yok sadece geceleri dolaşıyorlar. Bu yolu da yürüdükten sonra sağ taraftaki patikayı takip ederek, 2008 yılında ziyarete açılan mağaraya ulaşıyorsunuz. İsmi mağara ama bize kalırsa sadece kayalıkların içinde doğru geniş bir girintiden ibaret. Hafif bir küf kokusu ile bir kısmı yeşillenmiş, boyları 2,5-3 metreyi bulan yüzlerce sarkıt ve dikitten oluşan bir manzara.
Bulunan kalıntılardan 12 bin yıl öncesinde, yani M.Ö.10 bininci yılda insanların mağarayı kullandığını tahmin ediliyor. Bu da M.Ö. 6. yüzyılda yaşayan ünlü tarihçi Herodot’un "Marmaris tarihinin M.Ö. 3000'li yıllara dayandığı" hakkındaki iddiasını çürütüyor. Mağaradaki kalker tabakası içinde bulunan 1500 kadar renkli cam, keskiler, dilgiler ve taş kemikten yapılmış delici alet uçlarından yola çıkarak; kesici alet kullanılarak eşya yapılan ve geçmişi Tunç Çağı’na kadar uzanan bir boncuk atölyesinin varlığı tahmin ediliyor. Bulunan bazı aletlerin şekil ve özelliklerine bakarak M.Ö. 10 bininci yılda insanların mağarayı mesken edindiği anlaşılıyor. Mağaradaki iki taş teras, antik çağlarda tapınak ve adak yeri olarak kullanıldığını; bulunan yüzlerce kap parçası, pişmiş topraktan yapılmış insan figürleri, çok sayıda sikke ve (M.Ö 4.yüzyıl ve M.S. 1.yüzyıla devam eden dönemlere ait) seramikler ise insanların Roma Dönemi’nde de mağarada yaşadığını ortaya koyuyor.
Nimara Mağarası, arkeolojiye ilgili olanların özellikle ilgisini çekebilecek, diğer insanların ise merak gidermek ve fotoğraf çekmek için gelip görebileceği bir mekan. Adanın diğer tarafları çam ve sığla ağaçları ile makiliklerle kaplı, biraz vahşi bir atmosferi var. Yol durumu çok kısıtlı olduğu için birçok yeri el değmemiş durumda. Deniz kıyısında ve yolu olan yerler ise marina veya özel mülk. Gittiğinizde nazikçe kapıdan geri çeviriyorlar. Neyse ki Marmaris’teki tur teknelerinin çoğu Cennet Adası’ndaki en güzel yerlerden olan Fosforlu Mağara ve Akvaryum Koyu’na uğruyor. Ayrıca adanın önlerindeki dalış noktalarına da özel turlar düzenleniyor.
Bonus: "Nimara Mağarası 400m" tabelasının sağından 200m ilerledikten sonra Bedir Adası'na nazır bir seyir terası var. Buraya kadar gelmişken bu manzara kaçırılmaz. (Bkz. galerideki son fotoğraf)